Flayfil herhangi birileri olabilirdi:
yeni gelen müşteri, otel personeli ya da bir teslimatçı. Salah ile Süleyman
aracı park edip yürüyerek oradan uzaklaştı. Otelin içinde yüzlerce müşteri dans
ediyor, yemek yiyor ya da uyuyordu. Aracın içindeyse bir TNT paketi, son
saniyeleri sayan bir çamaşır makinesi zamanlayıcısına bağlanmıştı. Araç çok
büyük bir güçle patlayarak, otelin batı kanadının tamamının çökmesine, on katın
ve bina içindekilerin, bir çığ gibi kayıp gitmesine yol açtı. Park yerindeki
araçlar alev topları halinde sağa sola yayıldı. Cam kırıkları ve mobilyalar
dört bir tarafa savruldu, spiral merdivenler çevreye saçıldı.
Bu patlama 31 kişinin ölümüne ve
aralarında İsrailli, Mısırlı ve Rusların da olduğu pek çok kişinin de
yaralanmasına neden oldu. Patlamada Salah ile Süleyman da yaşamını yitirmişti.
Zaman ayarlayıcıları beklediklerinden önce durmuş ve patlama, otel bölgesinden
çıkamadan onları yakalamıştı. Mısır hükümeti olayın ardından yürüttüğü kendine
özgü soruşturmada, aralarında El Ariş bölgesinden pek çok Bedevinin de yer
aldığı binlerce şüpheliyi (2400 ila 5000 arasında rakamlardan söz ediliyor)
gözaltına aldı.
Flayfil kardeşlerden Muhammed, bombalamadan
on ay sonra polisle girdiği bir çatışmada öldü. Şüpheliler arasında yer alan üç
Bedevi (Yunus Muhammed Mahmut, Üsame el Naklevi ve Muhammed Caiz Sabbah) daha
sonra yakalandı ve devlet güvenlik mahkemelerince ölüme mahküm edildi; temyiz
hakkı yoktu.
El Ariş yakınlarında, Flayfillerin
babaları ta- rafından evlatlıktan reddedildikleri, kerpiçten yapılma evlerden
oluşan aynı köyde, küçücük, tertemiz evlerinde Üsame el Naklevi'nin ailesiyle
tanıştım. Evlerinde sade döşeli bir odada yerde oturduk, bana çay ikram
ettiler. Sakin sakin, alçak sesle konuşuyor, ama bazen kendi bazen de
birbirlerinin ellerini oğuşturarak rahatlamaya çalışıyorlardı.
El Naklevi'nin annesi, “Şüphelendikleri
kim varsa götürdüler,” dedi. Mısır polisi bombaları oğullarının yaptığını
söylüyordu. Oğlunun kısa bir süre önce kendi elyazısıyla yazıp gönderdiği bir
mektubu açtı; mektup tekrar tekrar okun- maktan o kadar yıpranmıştı ki, daha
şimdiden
kadının elinde buruşturulmuş bir kumaş
parçası gibi duruyordu. Üsame burada kendi aşiretine gösterilen tavra karşı
duyduğu üzüntüden söz ediyordu.
Ölüm cezasını bekleyen Üsame, “Sina'nın
çocukları olan bizler, Nil Vadisi'nin çocuklarına göre ırkçı ve ayrımcı bir
muameleye maruz kaldık... Kimi yetkililer bizi Yahudilere sadık kal- makla
suçladı, aynı zamanda da Yahudileri öldürdüğümüz iddiasıyla bizi yargıladılar”
diyordu.
El Ariş'te yaşayanların çoğu, hükümetin
bom- balamalara verdiği acımasız tepkinin, tam da bombacıların istediği gibi,
sadece halkı daha da böldüğünü öne sürüyor. Gerçekten de, 2005'te, Mısır
devriminin yıldönümünde, Şarm el Şeyh'te yeni bombacılar saldırıya geçerek
Sina'da onlarca kişinin ölümüne Yol açtı, ki bu Mısırlı otoritelere yönelik
açık bir saldırıydı. EI-Masaid, grubun dişçi kurucusu, Mısır polisiyle girdiği
bir silahlı çatışmada öldü, ama yetkililer, yandaşlarının 2006'da, bahar
bayramı sırasında, tatil beldesi Dahab'ta bir saldırı düzenleyerek en az 23
kişinin ölümüne yol açtığını duyurdu.
Tüm bunlar Taba'daki Hilton bombacıları
tarafından arzulanmış ve hatta öngörülmüş olabilir. Ancak, bu olayların hiç
beklenmedik bir sonucu daha olacaktı.Bedevilerin maaş çeklerini imzalayan
bürokrat, güney Sina'da İsrail'in baş kalkınma planlamacısı olarak çalı-
şırken, Hilton Taba'nın inşaatı için gereken izin belgelerini de imzalamıştı.
İsrail 1982 yılında bölgeden çekildiğinde, Harari, sınırın diğer yanında,
Elat'ta yeni bir iş bulmuş ve itfaiye şefi olarak çalışmaya başlamıştı.
7 Ekim gecesi patlamayı duyduğunda, arabasında
elbiselerini değiştirdi; gündelik kıyafetini hızla çıkarıp buruşuk gri
üniformasını giydi. Kentin üç itfaiye aracı ile mesai dışındaki itfai- yeci
Şakir Zaid geldiğinde, öndeki araca atladı ve sirenleri çalıştırdı. “İnsanları
gördüm. Dumanı gördüm,” diyor. “Kurtarmam gereken insanlar olduğunu biliyordum?
Sınır geçişindeki Mısırlı muhafızlar
otomatik silahlarıyla , ateş etmeye hazır, dikiliyordu. Onların açısından
bakıldığında dünya tepetaklak.
Yorumlar
Yorum Gönder