Selçuk'a 8 km uzaklıkta eski bir Rum köyü olan Şirince var. Şirince'yi dolaşırken Efesli filozof Herakleitos'un ünlü lafı aklıma geliyor; "Aynı nehirde iki kez yıkanılmaz." Şirince'de yıllar önce evine misafir olduğum aile taşınmış, kapılarında asma kilit var. Çocukken, ev sahibesinin sedirine oturup, dantelli perdesinin aralığından Şirince'yi seyrettiğimi hatırlıyorum. Şimdi geride babamın çektiği tek bir fotoğraf var. Köy meydanına iniyorum. Eskiden burada bir antikacı, bir kahve ve bir de fırın vardı. Antikacı yok, kahve yerinde, mısır ekmeğiyle ünlü olan fırın erken kapatmış, camda bir yazı: "Şirince ekmeği markette..." Herakleitos'un düşündüğü gibi, değişim kaçınılmaz. Üzerinde İngilizce "genuine fake" (gerçek sahteler) yazan çantaların yanından geçiyorum. Ben de gülüyorum, turistler de... Esnaf, geçen turisti çok rahatsız etmeden, şirinlikle dikkat çekmeye çalışıyor. Biri, "Paranızı harcamaya yardım edebilir miyim?" diyor diğeri," Dükkanımı ziyaret edin, lütfen kalbimi kırmayın." Türkiye'nin en iyi satıcıları Kuşadası'ndadır. Çalışkandırlar, ağızları laf yapar, dil bilirler, karizmatiktirler. Çoğu çekirdekten yetişmedir. Övünerek, "Biz Kapalıçarşı sokaklarını az aşındırmadık" derler. Kısa bir sürede, alışverişi aklından bile geçirmeyen turiste halı, kuyum, deri gibi türlü eşyayı büyük bir ustalıkla pazarlayıp, ikna edip, beğendirip, satarlar. Halı satışı tam anlamıyla bir şovdur. Önce turiste halının tarihçesi, yapımı, özellikleri etraflıca anlatılır . Halıların açılmasından uçurulmasına, aynı halıdaki renk değişiminin gösterilmesine kadar, bu önceden tasarlanmış ve yıllar içinde belki de bininci kez tekrarlanan bir ritüeldir. Turistlerin çok hoşuna giden, elma çayı ikramı da bunun bir parçasıdır. Satıcı boşalan çay bardaklarının yere konulabileceğini söyler ve ekler: "Bu şekilde çekinizi daha rahat imzalayabilirsiniz." Turist biraz bile ilgi gösteriyorsa, çok az şey satıcının önünde engeldir. Evinde halıyı koyacağı salonun ölçülerini bilmiyorsa, eline Amerika'yı araması için telefon tutuşturulur. Renginden emin değilse, dükkan evinin renklerine uygun eşyalarla dekore edilir. istediği halı o dükkanda yoksa, komşu esnaftan halılar getirtilir, halıyı taşıyamam derse, "eve teslim" sözü turisti ikna etmek için son çaredir . Artık bütün bu sevimlilikten sonra, çok az turist eli boş çıkar dükkandan.
Kuşadası'nda fırtınalı bir gün... Esnaf düşünceli. Limana yanaşması gereken üç geminin ikisi yanaşamayacaklarını haber verdi. Rehberler yavaş yavaş evlerine dönüyor. Üçüncü gemiden haber yok. Aniden fırtınanın içinden Stella Solaris adlı gemi görünüyor. Herkesin endişeli bakışları altında, gemi yalpalayarak limana çarpıyor ve yanaşmayı başarıyor. Gemi tamamıyla boşaldıktan sonra, bir kahraman gibi Kaptan Yorgo ortaya çıkıyor. Türk dostlarıyla kucaklaşıyor ve "Ne yani Kazım Usta'nın güzel balığını kaçıracağımı mı sanmıştınız?" diyor.
Yorumlar
Yorum Gönder