Arap Hikayesi


Kendimi büyük caminin pek de uzağında olmayan Nefura kahvesinin sıcaklığına attım. Burada her akşam, Ebu Ali'nin sahnede yerini almasıyla birlikte kılıçlar şakırdamaya ve kahramanlar kan dökmeye başlıyordu. Ebu Ali bir râvi, yani türünün son örneklerinden olan bir meddah. Râviler yüzyıllar boyunca Arapları kahraman Antar'ın öyküleriyle büyülediler.

Haçlıların geri dönerken yanlarında götürdükleri bu tür cesaret ve aşk dolu öyküler, Ortaçağ Avrupası'nda şövalyeler çağının kaynağı oldu. Sedirde entarili ve takkeli iki ihtiyarın arasına sıkıştım. Garson Türk kahvesiyle birlikte, marpucunu kaynar suyla temizlediği bir nargile getirdi.

Ebu Ali, bağa çerçeveli gözlüğünü takıp kırmızı fesini geriye yatırdıktan sonra davudi sesiyle anlatmaya koyulunca hepimiz sustuk: Antar alımlı, genç bir kız olan Eble'ye olan aşkını kanıtlamak için aslanla savaşacaktı . . . “Oooooo!” Nefesimizi tutmuştuk.

Ama hain Münzer, kaçmasın diye Antar'ın ayaklarını bağlamıştı...

“Kafası kopasıca!”

Aslan ona doğru sıçradı; bir deve kadar büyüktü. Ama Antar aslanı havada karşıladı ve kılıcıyla onu ikiye böldü.

“Ya Allah! Ya Allah!” nidalarıyla uğuldadı kalabalık.

Antar cesareti sayesinde özgürlüğünü kazanmıştı. Şimdi aşkına kavuş- mak için bir daha kollarını sıvayacak ve 40.000 kişilik bir orduyla, hem de tek eliyle savaşacaktı .. . ama yarın akşam.

Destansı bir şekilde savaşan Araplar, zafer sonrasında da yüce gönüllü olabilirler. Şam'da gösterdikleri büyüklüğü, sıra kuşatma altındaki Kudüs'ün Bizanslı patriği Sofronios'a geldiğinde de unutmadılar. Sofronios barış istedi.

Yorumlar