İslamiyet'in Temel Doğuşu


“Barış İslamiyet'in özünde vardır” diyor Haşimi Sülalesi'nden, yani Hz. Muhammed'in soyundan gelen ve merhum Kral Hüseyin'in kardeşi olan Ürdün Prensi El Hasan bin Talal. Prens Hasan, “Din ve Barış Dünya Konferansı”nın toplanmasına destek vermenin yanı sıra, enerjisinin çoğunu İslam dünyasıyla Batı dünyası arasında hoşgörü köprüleri kurmak için harcıyor. “Hayatın kutsallığına saygı göstermek bizim inancımızın temel taşıdır,” diyor, “ve elbette bütün büyük inançların da.”

Tıpkı Musevilik ve Hıristiyanlık gibi, İslamiyet'in de kökleri Hz. İbrahim'e dayanır. Allah'ın, Tunç Çağı'nda yaşamış ve göçebe olarak çobanlık yapan bu imanlı kişiyle tuttuğu ahitler, üç büyük dinin temelini oluşturur. Müslümanlar, Hz.Musa da dahil olmak üzere tüm peygamberleri ve nebileri kabul eder; Yahudileri ve Hıristiyanları Ehl-i Kitab diye tanımlayarak tek tanrıcı geleneğin bir parçası olarak onlara saygı gösterirler. Hz. İsa'nın tanrısallığı hususunda Hıristiyanlarla aynı görüşte değildirler, ama Hz. İsa'yı özellikle değer verilen bir peygamber olarak kabul eder, “Ruhullah” sıfatıyla anarak ona hürmet ederler. Müslümanlar için Allah'ın son ve en büyük peygamberi Hz. Muhammed'dir.

Hz. Muhammed 570-571 yılında Mekke'de doğdu. Yetişkinliğinde mütevazı ve saygıdeğer bir tüccar oldu. O zamanlar yaygın olan putperestliği reddetti. İslam inancına göre, 40 yaşlarındayken Mekke yakınlarındaki Hira mağarasında, ona “Allah'ın Kelamı”nı vahyeden Cebrail tarafından ziyaret edildi. Vahiyleri hem hafızlar tarafından ezberlendi hem de yazıya geçirildi. İslamiyet'e göre Kuran Hıristiyanların ve Yahudilerin kayda geçirdikleri eski kutsal metinlerin hiçbir tahrif görmemiş arı halidir.

Yorumlar